7 Haziran 2022 Salı

Balıkesir Gastronomi Turizme Yöneldi-Yılmaz Parlar


 Balıkesir Gastronomi Turizme Yöneldi


Balıkesir için Mecburi istikamet Turizm Destinasyonu olmak…



Balıkesir Uluslararası Kahvaltı festivali

Gastronomi, seyahat destinasyonu seçerken bir destinasyonun kültürünü ve yaşam tarzını tanımak için vazgeçilmez bir unsurdur. Öncü rol oynar



Bireysel düzeyde, kültürlerimizin yemeklerini yiyerek büyüyoruz. Bir nesilden diğerine aktarılan geleneksel mutfak, aynı zamanda kültürel kimliğin bir ifadesi olarak da işlev görür. Önemli Ticaret hacmi yaratmasının yanında kültürel ilişkilerimizi genişletmek ve olumlu imaj yaratmak tüm kapıları açan anahtardır.



Balıkesir  Kahvaltı


Türkiye gastronomik zenginliğini deneyimleme ve kahvaltılarında sayısız Türk ürün ve yemeklerini tatma şansı vermeyi amaçlayan Balıkesir 'Türk mutfağı' ile Türk gastronomi destinasyonlarına yansıyan birçok yerel mutfağın birleşimidir. 



Bu doğrultuda, Balıkesir destinasyonun özgünlüğüne katkıda bulunmak adına Çok Başarılı Uluslararası Kahvaltı festivaline imza atdı.

Balıkesir Valiliği, Balıkesir Büyükşehir Belediyesi, Güney Marmara Kalkınma Ajansı, Sanayi Odası, Ticaret Odası, Ticaret Borsası, Balıkesir Aşçılar ve Pastacılar Derneği ile Türkiye Aşçılar ve Pastacılar Birliği iş birliğinde düzenlenen festivalde Balıkesir Valisi Hasan Şıldak, “Balıkesir turizm şehri olma yoluna çıktı. Bunun bileşenleri çok geniş bir alana yayılıyor. Gastronomi de bunlardan belki de en güçlü olanı. Bu konuda güçlüyüz. Gücümüzü göstermek istiyoruz. Balıkesir bu festivalle artık ben de bu sahada varım diyor. Şehrimize, turizm ve gastronomi sektörüne hayırlı olsun” dedi.



Büyükşehir Belediye Başkanı Yücel Yılmaz, “Bu memleketin ürünleri, tarladan direkt sofraya gelir. Gastronomi şehirleri bu bütünselliği sağladığı için ortaya güzel lezzetler çıkarıyorlar. Balıkesir de artık bu zenginliğini ve iddiasını ortaya koyuyor. Dağlarından bal, ovalarından yağ akan şehir derken Kazdağları ve Madra Dağı’nı işaret ediyoruz. Şehrimizin her bir karışından bereket fışkırıyor. Endemik bitkilerden zeytine, ayçiçeğinden susamına, baharatlarından balına kadar her şey yetişiyor ve oluyor. Balıkesir olarak esenlik ve sağlık turizmindeki potansiyelimiz ile Avrupa’nın Seçkin Destinasyonu seçildik. Gastronomi şehri olma yolunda birçok çalışma gerçekleştirdik. Sahilleri, Kuş Cenneti, termalleri ve tüm ilçeleriyle Balıkesir, 365 gün misafirlerini bekliyor” şeklinde Turizm Destinasyonu olma adaklı olduklarını vurguladı



Balıkesirli ünlü oyuncu ve sunucu İlker Ayrık’ın sunumuyla açılışı gerçekleşen festivale Balıkesir Valisi Hasan Şıldak, Balıkesir Büyükşehir Belediye Başkanı Yücel Yılmaz yanı sıra  Güney Marmara Kalkınma Ajansı Genel Sekreter Abdullah Güç,  BAÜN Rektörü Prof. Dr. İlter Kuş, Ticaret Odası Başkanı Rahmi Kula, Sanayi Odası Başkanı Nazmi Yarış, Ticaret Borsası Başkanı Ersin Erdoğmuş, Gastronomi Turizmi Derneği Başkanı Gürkan Boztepe, Türkiye Aşçılar ve Pastacılar Onursal Başkanı Mahmut Dolmacı, Türkiye Aşçılar ve Pastacılar  Birliği Balıkesir Temsilcisi Levent Kaynak, TÜRSAP Genel Başkanı Firuz Bağlıkaya, Çanakkale-Körfez Bölge Temsil Kurulu Başkanı Ahmet Çelik, Susurluk Belediye Başkanı Nurettin Güney, İsviçre Büyükelçisi Mr.Jean-Daniel Ruch ve Eşi Mrs. Marie Girod Ruch, Malta Büyükelçisi Dr.Theresa Cutajar,



Letonya Büyükelçisi Peteris Vaivars ve Eşi Mrs Rina Okumura Vaivara, Moğolistan Büyükelçisi Munkhbayar Gombosuren ve Eşi Mrs.Uyanga Ganboid, Arnavutluk Büyükelçisi Kastriot ROBO ve Eşi Mrs.Teuta Robo,

Hırvatistan Büyükelçisi Hrvoje Cvitanovic, Bosna Hersek Müsteşar Mrs.Dragana Andelic ve Eşi Mr.Branislav Andelic, Hollanda İstanbul Başkonsolosu Arjen Uijterlinde ve Eşi Josine Vonhoff, İlçe Belediye Başkanları, Parti ilçe Başkanları, temsilcileri STK Başkanları, temsilcileri çok sayıda yerli yabancı misafirler katıldı.

Standlar Gezildi. Balıkesir Valisi Hasan Şıldak, Balıkesir Büyükşehir Belediye Başkanı Yücel Yılmaz, Susurluk Belediye Başkanı Nurettin Güney ve bazı İlçe Belediye Başkanları Büyük bir olgunluk ve örnek alınabilecek, son derece içten samimi olarak hizmet sergileyerek, Balıkesir sevdalısı olarak standlarda ikramları kendi ellerinden vatandaşlarına sundular. 

yilmazparlar@yahoo.com


26 Nisan 2022 Salı

Bal’da yüksek ihracat eğitim ve markalaşma ile sağlanabilir -Yılmaz Parlar


  Bal’da yüksek ihracat eğitim ve markalaşma ile sağlanabilir 


Arıların doğal mucizesi bal, hem sağlık üzerine etkileri hem de ülke ekonomilerine katkısı ile konuşulmaya devam ediyor. İstanbul Ticaret Borsası tarafından düzenlenen bir toplantı ile masaya yatırılan bal sektöründe, paydaşların ihracatın yükselmesi konusunda fikri ise ortak: yüksek ihracat için eğitim ve markalaşma kamu desteği ile ele alınmalı.

İstanbul Ticaret Borsası tarafından hayata geçirilen Borsa Meydanı’nda Sektörler Konuşuyor toplantılarının dördüncüsünde bal sektörü ele alındı. Sektörü sekteye uğratan konu başlıklarını tartışmak için bir araya gelen sektör temsilcileri mevzuattan tağşişe, ihracattan markalaşmaya bir çok konuda çözüm önerilerini sundu.

Moderatörlüğünü Güvenilir Ürün Platformu Başkanı Celal Toprak’ın üstlendiği ‘Dünü Bugünü Yarını ile Bal Sektörü” başlıklı toplantının açılış konuşmasını ise İstanbul Ticaret Borsası Yönetim Kurulu Başkanı Ali Kopuz yaptı. Kopuz; bal sektörünün öneminin her geçen gün arttığını belirterek, “Bal üretiminde 2020 yılı itibarıyla 458 bin ton ile Çin ilk sırada iken, 104 bin tonluk üretimi ile Türkiye’nin ikinci, İran’ın ise 80 bin ton ile üçüncü sırada yer aldığını görüyoruz. Yani Türkiye bir bal ülkesi... Üretimde birinci ülke olan Çin, yaptığı taklit ve tağşişler ile meşhur. Çin’in sahte ballarından en çok şikâyetçi olan ülke ise ABD… Çin’in taklit ballarıyla baş edemeyince Çin’den ithalatı yasakladılar. Dolayısıyla, yüksek bir talebi olan ABD pazarı bizim için bir fırsat olabilir. Balın ihracat potansiyelini kullanmamız bu sektörü çok daha önemli yerlere taşıyacaktır” dedi.




Gıda Kontrol Genel Müdürlüğü Gıda Kodeks Daire Başkanı Selim Kaplan, konuşmasında, mevzuatı geliştirerek güvenilir ürün sunulmasına destek olduklarını belirterek; “Türkiye bal üretiminde ikinci ama ihracatta 22. sırada. Kovan başı verimimizi artırarak bu sıralamada yükselmemiz gerekiyor. Çam balında Türkiye dünyanın en önemli üreticisi... Çam balında kaliteyi artırmak için çalışmalar yapıyoruz. Ticaret Bakanlığı, Türkiye İhracatçılar Birliği ve bal üreticilerimizin de katkısıyla bu çalışmaları geliştireceğiz. Ayrıca ikili denetim sistemi oluşturmaya çalışıyoruz. Tüm bu çalışmalar balda taklit ve tağşişin engellenmesine büyük katkı sağlayacaktır. Bunda ne kadar başarılı olursak, bal sektörü o kadar gelişecektir” dedi.

İstanbul Tarım ve Orman İl Müdürü Ahmet Yavuz Karaca, İstanbul’un sadece bir bal pazarı değil, dev şirketleri ve 76 bin kovanıyla aynı zamanda bir üretim üssü olduğunu belirterek, “Bu nedenle Müdürlüğümüz yoğun bir biçimde bal denetimleri yapıyor. Bal denetimleri konusunda hem üreticilerimiz, hem firmalarımız, hem de üniversitelerimiz bize yol göstermeli. Özellikle tağşiş yöntemleri konusunda sürekli değişim var. Sektörün bu konudaki desteği bu nedenle çok önemli… Örneğin tulum peyniri üreticilerinin nişasta kullanımı ile ilgili bize yol göstermesi denetimlerin etkinliğini artırdı ve sorunu büyük oranda çözdü” şeklinde konuştu. 

Aksu Vital Yönetim Kurulu Başkanı ve İSTİB Meclis Üyesi Yunis Aksu, ise konuşmasında, bal üretiminin birbirinden ayrılmaz bir bütünün uyumuyla mümkün olduğunu belirterek, “Arı, bal, çiçek ve insan dairesel bir döngüdür. Eğer çevre sağlıklı değilse, arıların oradan sağlıklı bir ürün üretmesi mümkün değil. Bal ve diğer arı ürünleri ile ilgili sorunları bütüncül olarak değerlendirmeliyiz. Ticaretin de dört paydaşı vardır; arıcı, paketlemeci, tüketici ve kamu. Bu paydaşların birlikte hareket ettiği bir sistem kurulmadığında, kaliteyi sürekli kılma konusunda başarılı olamayız. Örneğin tüketiciyi bilinçli hale getirmeden kaliteli bal talebi oluşmaz. Tüketiciye balın reçel olmadığı, sağlıklı bir ürün olduğu anlatılmalı. Tüm bu paydaşların sürekli olarak bir araya gelerek balda kaliteyi sağlama ve sürdürme konusunda çalışma yapmasının doğru olduğunu düşünüyorum. Sektörün gelişimi, kalite standardizasyonu ve ihracattan geçiyor” dedi.




İstanbul Bal Evi Yönetim Kurulu Başkanı ve İSTİB Bal ve Baharat Komitesi Başkanı Mustafa Toktaş, balın önemine ve Türkiye ballarının çeşitliliğine değindiği konuşmasında, şunları söyledi: “Yıllardır, zengin bir bitki çeşidiyle Anadolu ve Trakya’da bal üretiliyor. Kanola, lavanta ve çörekotu yeni bitkilerimiz. Çam balımız dünyaca ünlü. Özellikle taklit ve tağşişin önlenmesi konusunda çalışmalıyız. İstanbul Ticaret Borsası tağşiş konusunu TOBB’a götürdü, Bakanlığa götürdü. Şimdi de bu toplantıyı yapıyor. Sektör böyle toplantılarla bir araya gelerek çözüm üretmeli. Tağşiş gıda terörüdür. Ben 50 yıldır bal ticareti yapıyorum. Bugün sadece bal değil polen, arı ekmeği, arı sütü, propolis ticareti de yapıyoruz. Sektör gelişiyor.”

Ankara Üniversitesi Gıda Güvenliği Enstitüsü Müdürü Prof. Dr. Nevzat Artık, yaptığı konuşmada, çam balının önemine dikkat çekti ve “Çam balı Türkiye için çok önemli. Türkiye dünya çam balı üretiminin yüzde 92’sini tek başına yapıyor. Üretimin yüzde 90’ından fazlasını ihraç ediyoruz. Tüm balımızın yüzde 17-23’ü çam balı. Çam balı standardı konusunda çalışmalı, ardından kodeks ve coğrafi işaret konularına yoğunlaşmalıyız. İller arasında çekişme olmamalı. Çam balı Türkiye’nin her yerinde yetişiyor” dedi. Çam balı üretimimize yangınların büyük bir darbe vurduğunu söyleyen Artık, “Yangın alanlarına yeni fidan dikmeden mevcut ağaçların gelişmesini sağlamaya çalışmalıyız” dedi.

İstanbul Bal Üreticileri Birliği Başkanı Yalçın Sezer, bal üreticileri olarak bir yazılım çalışması yaptıklarını belirterek, “Bu yazılım sayesinde, Türkiye çapında tüm vasıflarıyla, hangi kovanda nasıl ballar üretildiğini bilebileceğiz. Türkiye’de 12 bin bitki türü var. Böyle bir yerde bal standardizasyonu oluşturmak çok zor… Ayçiçeği ve çam balı gibi ballarda bile durum kolay değil. Bizim yoğunlaşmamız gereken konu, değerli ballarımızın katma değerini artırmak olmalı. Örneğin manuka balının 250 gramı 85 Euro. Bizim kestane ve meşe ballarımız manuka balından vasıflı olmalarına rağmen o fiyatlara satılamıyor. Yani katma değer sorunu var. Bal üreticilerinin eğitimsizliği de çok büyük sorun. Bunun, geniş katılımlı bir sürekli eğitim sistemi ile çözülmesi gerekiyor” şeklinde konuştu. 

Altıparmak Gıda Yönetim Kurulu Başkanı ve Balder Başkanı Özen Altıparmak, ise bal markalarının bal üreticisi değil bal paketleyicisi olduklarına dikkat çekerek, “Balı arı üretir, biz paketleriz. Bal ticaretinin en önemli şartı doğru ürüne ulaşılmasıdır. Bu nedenle laboratuvar gerekir. İleri teknoloji kullanılmalı. Bal hem sağlıklı hem gerçek olmalı. Her doğal bal sağlıklı değildir. Gerçek ballarda ilaç kalıntıları olabiliyor. Balda ARGE çalışmaları da önemlidir. Örneğin biz esmer pirinç şurubunun tespiti için çalışmalar yaptık ve tespit etmeyi başararak dünyaya sunduk” dedi. 

İstanbul İli Arı Yetiştiricileri Birliği Başkanı Onur Çilenk, balda temel meselenin üretim olduğuna dikkat çekerek, “Herkes bal üretemez. Bunun bir okulu olmalı. Balın kalitesi üretim tekniklerine bağlıdır. Herkes balcılık yapabileceği inancıyla bu işe giriyor ama sonuç sağlıklı olmuyor. Balda eğitimden başlayarak bir standardizasyon olmalı. Ayrıca üretimden tüketime bir sistem kurulmalı” dedi

yilmazparlar@yahoo.com

26 Mart 2022 Cumartesi

Kral Çorbası Tarifi-Yılmaz Parlar

 



 Kral Çorbası Tarifi


Kral-Kraliçe Çorbası, Aslan çorbası tarifleri


Mutfakdan yemek kokuları değil sevgi kokuları gelen Shorba Restaurant zinciri sahibi Sim Aslanoğlu’ndan tarifleri almadan , söyleşiye geçmeden önce biraz neden çorba diye bahsedelim 



Dünyanın her yerinde birçok mutfağın bir parçası olarak sunulan çorba, gerek sağlıklı beslenme, gün içinde, gerekse sindirimi kolay gece içildiğinde fayda sağlayan, sadece sağlık için son derece faydalı olmakla kalmaz, aynı zamanda vücut ısısını korumaya yardımcı olan termojenik özelliklere de sahiptir. Dumanı tüten bir kase çorba, vücudu ısıtan, lezzet ve beslenme bonusu elde edebileceğiniz yiyeceğimizdir.


Geleneksel olarak kırmızı et, tavuk, balık, sebze ve baharatlarla ile hazırlanır, ancak yorumlamalar, insanların çoğunluğunun yemek alışkanlıklarını karşılamak için vejetaryen ve vegan içerikleriylede hazırlanır.


Shorba restaurant zincirindeki günlük değişken 20 çeşit çorba yorumlamalarına gelince, kadının özel zevkleri arasında yer alan yemek pişirme ve kadının esteğiyle birleştiğinde çorba burada kendilerine özel lezzet yumağı haline geliyor. 


Shorba restaurant zincirindeki Ataşehir Shorba Restaurantda, Zincir sahibi iş insanımız Sim Aslanoğlu ile söyleşi gerçekleştiriyoruz.



Menü restaurantın aynasıdır.


“Çorbalarımızı ruhunuzla içersiniz” diyen Sim Aslanoğlu tüm çeşit duygularımıza hitap eden menüde yer alan çorbaların güzelliğini dile getiriyor. Yemek sadece beslenme, sağlıklı beslenme değil aynı zamanda zevk olduğunu vurguluyor.

Çocukların bebeklerin tüm gönül rahatlığı içinde içebilecekleri günlük taze, malzemelerle oluşan çorbalar, hem besleyici hem sağlıklı yönleriyle  Shorba'yı benzersiz tarafa çeken Sim Aslanoğlu'nun sözlerini mutfağı gözlemliyerek çorbalardan bir kaçını test etdikden sonra doğruluyoruz.

Çorba içeriklerin dokularını tanımlayan, dünya mutfağı çorbalarını, tarihini bilen engin kültüre sahip Sim Aslanoğlu aynı zamanda restaurant ekonomisini çok iyi bilen iş insanımız. Franchise ile önlenemez yükseliş gösteren başarılı idol kadınımız.

Franchise alanların sürdürebilir karlılık göstermesinin nedeni Sim Aslanoğlu’nun  yaratdığı mükemmel iş modelini franchise gereği uyguladıkları olmasındandır.  


Günlük değişken 20 çeşit çorbalardan, Kral-Kraliçe Çorbası, Aslan çorbası tarifleri



Tariflere gelince; Elbetde malzeme ölçü birimleri özel mufakların ticari sırrıdır, söylenemez. Ama içerikleri..

Kral-Kraliçe Çorbası 

Özel yapım Shorba ekmeği içinde sunulan bu çorba Tandır eti, yoğurt, biber salçası, mercimek ve özel sos ile hazırlanıyor. Sunumda üzerine fıstık (Kraliçe) Fındık (Kral)  ile lezzetlendiriliyor.


Aslan Çorbası

İçerisinde Tavuk eti, pancar, havuç gibi kış sebzeleri, soya sos ve özel acı sos yer alıyor. Sunumda susam ve nar ile lezzetlendiriliyor.


Shorba Restaurant Zincir Franchise istekleri için Sim Aslanğolu’na nasıl ulaşalabilecekleri sorduğumuzda sim@shorba.com.tr adresden cevabı alıyoruz. 


yilmazparlar@yahoo.com

28 Şubat 2022 Pazartesi

Anne ve Çocuk Sağlıklı Beslenme Eğitimi-Yılmaz Parlar

 


 Çocukların Beslenmesı Sağlığın Anahtarıdır

Sadece Beslenme Değil Akılcı Beslenmesi Önemlidir.

Çocuk beslenmesi neden önemlidir?

Beslenme her yaşta önemlidir. Çocukların sağlıklı ve güçlü kalması, sağlıklı ve güçlü büyümesi için uygun besinlere ihtiyacı vardır. Çocuklar için beslenme, çocukların yaşamı boyunca uygulayabileceği sağlıklı beslenme alışkanlıkları ve beslenme bilgisi için bir temel oluşturmaya da yardımcı olan eğitimdir. 



Bu Bağlamda, Güvenilir Ürün Platformu ve Bee’o Propolis iş birliği ile Başakşehir Belediyesi Şehit Savcı Mehmet Selim Kiraz Bilgievi’nde halka açık olarak “Anne ve Çocuk Sağlıklı Beslenme Eğitimine” devam edildi.


Güvenilir Ürün Platformu ve Bee’o Propolis, Misyonlarına bu hizmetide ekleyerek sağlıklı toplum yaratma yolculuğuna devam ediyorlar. 



Düzenlenen eğitim toplantısı Moderatörlüğünü üstlenen Güvenilir Ürün Platformu sekreteri Elif Aşlamacı Attepe’nin, konu ve tema hakkında bilgilendirici kısa konuşmasından sonra açılış konuşmasını, Güvenilir Ürün Platformu Başkanı ve YAPDER Başkanı Celal Toprak gerçekleştirdi. 


Bee'o Propolis'in Kurucusu Aslı Elif Tanuğur Samancı ve Akademisyen  Doç. Dr. Engin Celep tarafından beslenmenin doğru bilgileri paylaşıldı.



Çocukların hangi besinlere ihtiyacı var 

Özetle aktarılan bilgiler; Farklı yiyecekler farklı besinler sağlamaktadır. Bu nedenle çocuklar çok çeşitli meyve ve sebzeleri tüketmelidir. Doğru beslenme nasıl olmalı anlatıldı.  

Çocuğun vücudunun gelişimini ve sağlığını sürekli olarak etkileyen birçok farklı faktör arasında en önemli rol beslenmeye aittir. 

Erken çocukluk döneminde beslenmenin doğası iz bırakır ve sadece çocukluk ve ergenlik döneminde değil, aynı zamanda yetişkinlikte de çocuğun daha da gelişmesini ve sağlık durumunu etkiler.

Doğru veya rasyonel beslenme, bir kişinin sağlığının güçlendirilmesini ve iyileştirilmesini, fiziksel ve ruhsal gücünü, hastalıkların önlenmesini ve tedavisini sağlayan beslenmedir. 

İlk olarak beslenme, gerekli miktarlarda protein, yağ, karbonhidrat, mineral, vitamin, su içerenler, İkinci olarakda, çeşitli , bitkisel ve hayvansal kökenli ürünlerden oluşmaktadır. Çocuğun yoğun büyümesi, kaynağı gıda olan sürekli akışı gerektirir. 

Fiziksel gelişim ve hastalıkların önlenmesinde önemli bir rol, sadece süt, et, balık ve diğer ürünlerin kullanımına değil, aynı zamanda sebze, meyve ve meyvelerin zorunlu kullanımına dayanan çocukların rasyonel beslenmesi büyüyen bir organizma için genel fizyolojik ve hijyenik gereksinimler dikkate alınarak oluşturulmalı 

Düzgün yapılandırılmış beslenme, çocukların normal fiziksel ve nöropsikiyatrik gelişimi için büyük önem taşır, çalışma yeteneğini ve performansı, dayanıklılığı, olumsuz çevresel etkilere, bulaşıcı ve diğer hastalıklara karşı direnci arttırır.

Yiyecek eksikliği veya fazlalığı genellikle hastalıklarına, metabolik bozukluklara, aşırı kilo alımına, obezitenin gelişmesine veya tersine zayıflamaya vb. Neden olur.  

Ayrıca eğitim veren Konuşmacılar Aslı Elif Tanuğur Samancı ve Doç. Dr. Engin Celep, Balın ve propolisin öneminini vurguladılar. Arılar hakkında  uzun uzun bilgiler aktardılar

Verilen bilgi özeti; Böcekler arasında en yüksek gelişme ve organizasyon düzeyine ulaşan bal arıları, iklim koşullarına iyi uyum sağlamış, nektar toplamada ve bitkileri tozlaştırmada en yüksek verimi göstermektedir. 



Arıların insan yaşamındaki rolü, çok büyük   

Arılar sadece ürünleri için değil, neredeyse tüm çiçekli bitkileri tozlaştırdıkları için de bizim için çok önemli. Büyük beyinler ve büyük yetenekler, yüzyıllardır arılar ve ürünleri hakkında araştırmaları aktarıyorlar. Arılar sır taşıyorlar, Doğanın sırrı Arıcılık ürünleri bilim adamları tarafından araştırılması devam ediyor.

Doğal bal sadece değerli bir gıda ürünü değil, aynı zamanda tedavi edici, diyetsel ve önleyici özellikler. Ancak doğal arı balı elde etmek önemli malzeme maliyetleri ile ilişkilidir. Doğal bal için yüksek fiyatlar, onu çok cazip bir sahtecilik nesnesi haline getiriyor. Bu nedenle balın kalitesini belirlemek çok önemlidir.



Bee'o Propolis'in Kurucusu Aslı Elif Tanuğur Samancı ile yaptığımız kısa söyleşide

özetle;  Aslı Elif Tanuğur Samancı “Arıların atık ürünleri faydalı özelliklere sahiptir. Bal, arıların bitkilerden topladığı bir üründür. Bal, lezzetli ve sağlıklı bir arı ürünüdür.arı zehiri - tedavi edici bir ağrı kesiciye sahiptir. Propolis veya arı tutkalı, arılar tarafından farklı türdeki bitkilerden toplanan ve onlar tarafından işlenen yapışkan reçineli bir maddedir. Çiçek poleni ve arı ekmeği - bunlara dayalı işlenmiş ürünler, vücut üzerinde anti-inflamatuar ve yara iyileştirici etkiler sağlar; Balmumu, arıların atık ürünüdür. Merhem, sıva, mum, tıbbi ve kozmetik krem, allık, ruj, deodorant üretiminde yaygın olarak kullanılır; 


Arı sütü - metabolizmayı aktif olarak etkiler, verimliliği arttırır ve yorgunluğu azaltır, vücut ağırlığını arttırır, büyümeyi hızlandırır, iştahı iyileştirir bal neredeyse tamamen glikoz ve fruktoz karışımından oluşur ve ayrıca hücrelerin, dokuların ve organların hayati aktivitesi için gerekli bir dizi enzimi içerir. Balın bileşimi şunları içerir: kalsiyum, sodyum, potasyum, magnezyum, demir, klor, fosfor, kükürt, iyot ve hatta bazı bal çeşitleri radyum içerir. 


Propolisin özellikleri; Propolis vücudun genel durumunu iyileştirir, metabolizmayı normalleştirir Propolis antiseptik özelliklere sahiptir, Propolis de eşsiz bir arı ürünüdür. Birçok hastalığın tedavisinde kullanılmaktadır.” Şeklinde bilgi paylaştı.


Verilen eğitim sonrası katılımcıların isimlerinden çekiliş yapıldı. Bee'o Propolis'in ürünlerinden hazırlanan hediyeler verildi. Ayrıca eğitime katılanlara eğitim sertifikası verildi. Her çocuğa Bee'o Propolis'in ürünleri propolis hediye edildi.

Tüm katılmcıların toplu aile fotoğraf çekimiyle eğitim toplantısı son buldu.


yilmazparlar@yahoo.com


23 Ocak 2022 Pazar

Anfaş Fuar HORECA 2022 Standlarında, Zeyinyağı Ürünleri -Yılmaz Parlar


 Anfaş Fuarda Yüzgüldüren İş Kadınımız

 

Anfaş Fuar HORECA 2022 Standlarında, Zeyinyağı Ürünleri Görünce İçimiz Açılıyor . Quinceland markasıyla üretim yapan İş İnsanımız İlknur Tunç örnek sergilerken, bize geçmişdeki hatalarımızı tekrar hatırlatdı.

 

Akdeniz Ülkelerinde İspanya’nın Dünyanın 3/4 zeytinyağı ihtiyacın karşıladığına, İtalya’nın 200 bin tonun üzerinde ihraç etmesine gıpta ile bakarken, 1951-52 yıllarında İskenderun’dan Saroz körfeze kadar kendiliğinden yetişen Delice isimli mükemmel aşılamaya müsait zeytin ağaçların İspanya ve Avrupa’ya sökülerek gidiş hikayeleri elbetde içimizi burkuyor.

 

Anadolunun birçok medeniyete evsahipliği yapmasından dolayı çok geniş bir mutfak kültürüne sahibiz. Altıyüze yakın endemik olmak üzere üç bine yakın bitki çeşidi olan ülkemizde, gastronomi turizmi olarak hak etdiğimiz yerlerde değiliz. Sadece birçok uygarlık ve kültürün etkisiyle asırlar boyu oluşmuş yemek zenginliğiyle değil, beşyüz yıllık bir mirası barındıran gelenekselleşmiş içkilerle de ön plana çıkmalıyız.

 

Hem lezzetiyle hem sağlıklı beslenmenin temel gıda zeytinyağı kullanımında, üretiminde üzülerek çok gerilerdeyiz.

 

Türkiye’nin 50 bin ton (içinde de dökme yağ, açık yağ dediğimiz bir yağ)  ihracatı var. Markalaşmayı henüz istediğimiz noktada başaramadığımız için yağlarımızı İspanya’ya, İtalya’ya gönderiyoruz. Etiketlerini koyup dünyaya tekrar ihracat yapıyorlar.

 

İş İnsanımız İlknur Tunç gibi girişimcilerin artmasını diliyoruz. Bakın İlknur Tunç neler diyor;

 

“Çocuğumuz gibi büyütmeye çalıştığımız markamız olan quinceland ilerleyen yıllarda kalitesinden ödün vermeden çok büyük bir aile yapmayı düşünüyoruz.

Quinceland ayrıcalıklı kılan özellikleri kısaca sizler ile paylaşmak isterim.

 

10.ay in ortalarına doğru henüz Yeşilken dalından toplanıp bir kaç saat içerisinde sıkıma götürülür ve 23-25 derece arası kontini sistemde sıkımı yapılır.

Bu sayede zeytinin içinde bulunan oleuropein yoğun şekilde yağın içinde bulunur.

Oleuropein insan sağlığı için çok önemli bir yer teşkil eder.

 

Quinceland yüksek oranda polifenol ve oleuropein içerir.  Asit oranı 0.35 ve 0.40 dizem olarak ilaç niyetine de kullanılıcak kalitededir. Kalp ve damar sağlığı, alzheimer, kemik saglıgı, kolesterol, şeker, mide rahatsızlıkları, bağırsak rahatsızlıkları ve kanserli hücre oluşumunu engeller. Sıcak ve soğuk yemeklerinizde rahatlıkla kullanabilirsiniz. Mükemmel aroması ağzımızda muhteşem bir şölen havası estirir.” Şeklinde bilgiler paylaşıyor bizlerle…

 


İspanya bundan 20 yıl önce deniz güneş kum üçgeninden uzaklaşmanın vaktinin geldiğini düşündü. Biz bunu büyütemiyoruz dediler. Nerede daha kalifiye, harcama eğilimi yüksek turisti yakalarız deyip, ülkelerinin zaten yaşam tutkusu olan yeme içmeye, gastronomiye yatırım yaptılar. Sonucunda da ne kadar kişi başı turist harcamasına ulaştıklarını gördük, Araştırma geliştirme ve eğitimle birlikte şeflere yatırımda yaptılar. Peru ise önce dünyanın önemli metropollerine restoranlarını ihraç etti.

Restoran ihracatı yüzünden üzerinden gastronomiyi önemli kitlelerin merkezine oturtturdu. Her ikisi de doğru. Biz her ikisini birlikte yapmalıyız. İki ülkede de yaşam tutkusu olan gastronomiye ayırdıkları bütçe milli ekonomilerinin İspanya’da yüzde 8’ini, Peru’da yüzde 11’ine denk geliyor. Biz yüzde 2’deyiz. Çok gerideyiz ama bir o kadar da demek ki potansiyel sahibiyiz

Gastronomide tüm yemeklere lezzet veren sağlıklı besin kaynağı zeytinyağı üretimini doruk yüzeye çıkarmalıyız.

yilmazparlar@yahoo.com

 

13 Aralık 2021 Pazartesi

Mynos restaurant ve meşhur Balık Kavurması -Yılmaz Parlar

  


MYNOS VE  BALIK KAVURMA 


“Rota Güleryüz Restaurantlar” durağımız Bodrum –Yalıkavak Spektr Hotel bünyesinde bulunan binlerce yıldır var olan ve daha hafif, daha sağlıklı seçenekler sunan, Akdeniz kültürel yemeklerinden oluşan geniş bir seçim yelpazesini kapsayan, göz kamaştırıcı çeşitlilikte cezbedici yemekler ile Mynos Restaurantdayız. 



Mynos Restaurantın Genel Müdürlüğünü, Babası Tiyatro Sanatcısı TRT Televizyonlarında eşi Ayşegül Atik ile yaptıkları skeçlerle  7 den 70 e herkese keyifle bilinçaltına mesaj göndermeler şırınga etmiş, “Önce Alışveriş-Sonra fiş “sloganları herkesin diline yapışmış meşhur Ali Atik’in oğlu Alper Atik üstlenmiş.



Babası sanatcı Ali Atik ile ile Alper Atik yıllarca turizm işletmeciliği yapmış son derece birikimli deneyimli çok çeşitli disiplinlerden beslenen mükemmel bir yönetici. 

Ali Atik çaldığı akordeyonu konuştururcasına gecelere renk katıyor. Bodrum –Yalıkavak gün batımı eşliğinde yediğiniz içtiğiniz lezzetlere katdığı keyifle zevklerinizin katsayısını artırıyor.

Spektr Butik Hotel bünyesinde olan Mynos restaurantla birlikde her iki mekanın genel müdürlüğünü de genç, dinamik, başarılı Volkan Kirlibal yürütüyor.

Menü geliştirmek menünün popülerliği en iyi malzemelerin tedarik edilmesinden kaynaklanmaktadır. Lezzet hijyen başda olmak şartıyla iyi, taze malzeme kullanımından bilgisinden ve yaratıcılıkdan oluşur

Mynos restaurant, balık türleri tamamen deniz ürünleri olup günlük taze olarak kullanılıyor. Mezeler unutduğumuz balık türevleri ve yeni buluşları ile zengin bir çeşide sahip. 





Ünlü şeflerinin hazırladığı Balık Kavurma ve Kalamar Sarma lezzetini anlatmak mümkün değil sadece tatmanız gerekiyor.

Restaurant içi ferah pencere ve camların büyük ölçüleri manzaranıza engel teşkil etmiyor. Açık Hava kısmı deniz yeşillik başka bir ferahlı keyifli mekan. 

Akdeniz Mutfağının en İyi, en taze, en sağlıklı yemeklerini sunan Mynos restaurant sadece et balık tavukdan ibaret değil. Akdenizin en gözde zeytinyağlı yemekleriylede vejeteryanları unutmuyor.





Yaz kış öğlen akşam tüm masaların doluluğu zaten size güleryüz restaurant mesajını veriyor.

Akşam  yemeklerinde,  restaurantda Ali Atik akordeon, Alper Atik perküsyon ve gitardan oluşan orkestra misafirlerin atmosferine göre müzik yaparak eğlendiriyorlar.

Mynos Restaurant mekandan, yediğiniz nefis yemeklerle aynı zamanda eğlenceden aldığınız keyifle dört dörtlük ayrılıyorsunuz. 

 yilmazparlar@yahoo.com

27 Ekim 2021 Çarşamba

Baklava 21 Ülkede-Yılmaz parlar

 



 Baklava 21 Ülkede

Ürünün markasının, Ülke imajındaki rolü tartışılmaz..

Ülke-Ürün ilişkilendirmenin anahtarı, uluslararası pazarlama araştırmaları literatüründe merkezi bir konu olmuştur.



Başkanlığını Gürkan Boztepe’nin yaptığı Gastronomi Turizm Derneği üyesi, Yüksel Aktaş’ın Yönetim kurul Başkanlığını yaptığı Hacı Hasan Oğulları, 200 çeşit Baklavasıyla 21 Ülkeye ihraç etdiği baklavalarıyla Ülke imajına katkı sağlıyor.



Bir ürün, hizmet veya marka ile ülke arasındaki ilişki nedeniyle tüketicinin yargısını etkileyebilir olumlu özelliklerle kategorilerini çoğaltır kalite olumu yaratırsanız, Ülkeye sürdürebilir imaj kazandırırsınız.



Yeni tesislerin eklenmesiyle ürünlerini ve pazarını genişleten Hacı Hasan Oğulları yine bir açılışa imza atdı.



AK Parti Bursa Milletvekilleri Refik Özen, Atilla Ödünç ve Ahmet Kılıç ile Bursa Büyükşehir Belediye Başkanı Alinur Aktaş, Yıldırım Belediye Başkanı Oktay Yılmaz, Gastronomi Turizm Derneği Başkanı Gürkan Boztepe ve çok sayıda davetlinin katıldığını açılışda Yüksel Aktaş dinamik azimli kararlı konuşması konukların takdirini kazandırdı.





Ufuk turu attıran Aktaş, Gıda sektörüne 1970 yılında Hacı Zeki Aktaş önderliğinde adım attığını, 51 yıllık süreçte donanımlı üretim tesisi ve 9 şubesiyle birlikte 200 kişiye istihdam sağladığını, 5 kıtada 21 ülkeye ihracat yapan bir marka haline geldiğini söyledi.



Gastronomi Turizm Derneği Başkanı Gürkan Boztepe, Amerika dahil olmak üzere Çok ülkede türk Gastronomisini tanıtan çalışmalarının devam etdiğini, Turizmin olmazsa olmazı gastronominin önemini, ülkeye kazandırdığı maddi manevi değerleri özetleyen kısa konuşma yaptı.



Confeti yağmuru altında kurdele kesimi sonrası açılan şubede Yüksel Aktaş protokol ile birlikde olan konuklara, 1 metre 70 santimetre boyunda olan baklava için “Türkiye'de ilk, Bursa'da tek” olduğunu vurguladı. 7 katlı baklava içinde düğünlerde pasta yerine baklava kesileceğini ve yenileceğini söyledi.



Fabrika Müdürü Başak Erenel,üretim müdürü Siber Hiloğlu, Muhasebe müdürü Aysun yenal, halkla ilişkiler müdürü Merve Koş ile yaptığımız söyleşilerde, 0,1 mikron ile 0.8 mikron arasında yufkaların açıldığını günde 5 Ton kapasite ihraç için baklava ürettiklerini, 21 ülkeye ihraç ettikleri bilgileri aldık.

yilmazparlar@yahoo.com

22 Ağustos 2021 Pazar

OSMANLI SARAYI MUTFAĞI KİTABI-Yılmaz Parlar

 

OSMANLI SARAYI MUTFAĞI

Her şefin her aşçının her yemek yapanın okuması gereken kitap…

İstanbul kalbindeki, turizmin göz bebeği Sultanahmet Küçük Ayasofya caddesi No 6’da  Bulunan Sultan Köşesi Restaurant-Hotel sahibi, araştırmacı yazar, gazeteci, Recep İncecik, 400 sayfayı aşkın Osmanlı Sarayı Mutfağı kitabını yazıyor.




İlk taş baskısı melceü't tabbahin adlı, basılan ilk yemek kitabından, Atatürk’ümüzün baş aşçısı yemek kitabına kadar çok geniş Osmanlı ve günümüz yemek kitap koleksiyonuna sahip Recep İncecik’in, Osmanlı Sarayı Mutfağı kitabın özgün sanatsal sayfaları sanatcı İsmet X Bilen tarafından tasarlanıyor.

Çok ilginç Koleksiyonda, Osmanlı dönemdeki yiyecek içecek mekanların envanteri olan kitabda verilen vergiler dahi mevcut. Günümüzde bırakın yiyecek mekanları sanayinin bile bir envanteri yok.



Yazar Recep İncecik Osmanlı Saray Mutfak konusunda bir otoriter,

Kitab, yemek sanatıyla birlikde, “Resim, günlük tutmanın başka bir yolu" diyen Pablo Picasso’nun Türkiye Pablo Picasso’su Uluslararası ünlü çok yönlü İsmet X Bilen, plastik resim sanatı ile birlikde heykeltıraşlık, mozaik ve duvar resimleri sanatlarınıda beraberinde icra eden dev sanatcının ara sayfalardaki resimlediği, özgün Osmanlı saray figürleri bütünleşiyor.

Yazar Recep İncecik Osmanlı Saray Mutfak konusunda bir otoriter, tüm tarifleri yıllarca yüzlerce deneyimlemiş gerçek ölçülerine erişmiş hem akademiye hemde endüstriye ışık tutacak feyz alınacak nitelikleri taşıyan duayen biri.

Aslında Osmanlı Saray Mutfak Gastronominin merkezi. Sunduğu şeyler sadece sizin damak zevkinize yönelik değil, temel olarak tüm duyularınıza (koku, görme, ses, dokunma) yöneliktir. Yenilikçi yemek pişirmesini gıda psikolojisi ile ilgilenen nörogastronomi adı verilen yeni ortaya çıkan yeni bir bilim dalı ile ilişkilendirebilirsiniz.




Vücudumuz aynı tadı kaydeder, ancak beynimiz farkı anlayabilir

Tat ve lezzet çok farklı iki şeydir: Tat, yalnızca beş unsurdan oluşan bir deneyimdir: tatlı, tuzlu, acı, ekşi ve ağızda kalan, boğazda bile hafif bir tat bırakan bir lezzete sahip umami.

Lezzet, aynı anda tattan daha geniş ve daha güçlü bir özelliktir; yemek yeme şeklimizi yaratmak ve kontrol etmek için duyularla ve onların ilişkili özellikleriyle hafıza, deneyim, nörobiyoloji birleşir.

Gıda üreticileri, doğuştan arzuladığımız yağ ve şeker yerine margarin ve yapay tatlandırıcılar gibi ikameler kullanarak, tat alma duyularımızı kandırarak bizi daha sağlıklı diyete yönlendirmeye çalışmak için yıllarını harcadılar. Vücudumuz aynı tadı kaydeder, ancak beynimiz farkı anlayabilir

Osmanlı Saray Mutfağı, beden yerine beyine odaklanarak yeme alışkanlıklarımızı farklı bir şekilde değiştirebileceğimizdir.

Bu neden önemli? yapay ikame maddelerinin çoğunun, orijinal üründen daha kötü olmasa da, aynı derecede zararlı olduğu ortaya çıktı.

Gerçek şeker, gerçek enerji, gerçek yağlar ve tuzlar ve tüm lezzet gamını kullanın, ancak daha düşük miktarlarda, sonucun tadını güzelleştirecek ve beyne gerçek enerji sinyalleri göndererek hem psikolojik hem de fiziksel olarak tatmin edici bir deneyim yaratacak şekildedir. Ses, görüntü ve sıcaklık gibi şeyler de zihnimizin tatları nasıl algıladığını etkiler. 

Her kariyerde, zanaatı geliştirmek ve yeni beceriler geliştirmek önemlidir  Mutfak sanatlarında en iyi şefler sürekli öğreniyor ve büyüyor, kendi alanlarındaki en iyi kitapları ve literatürü okuyorlar.



Osmanlı saray Mutfağı kitabında bunları bulacaksınız.

Yemeklerinize baharat karıştırmak gibi uygun pişirme tekniklerini öğrenmek ve ardından pratik yapmak önemli olsa da, öğrenme yolculuğunuz tencere ve tavaların ötesine geçmelidir. Okumak ve sürekli eğitim, mutfak sanatlarında ustalaşmak ve en iyi şef olmak için eşit derecede önemli bileşenler olmalıdır.

Osmanlı saray Mutfağında bunları bulacaksınız. İşte kütüphanedeki bilginizi genişletecek en iyi şef kitabı. Bu gerçek lezzetle nasıl pişirileceğini anlamak için eksiksiz bir kitap. 

Bu kitap, malzemelerin birbirleriyle nasıl etkileşime girdiği ve doğru sıcaklığın önemi gibi pişirme konusunda bilimsel bilgiler sunuyor. Pişirmenin arkasındaki bilimi daha iyi anlamak istiyorsanız, teknik jargona takılmadan, bu muhtemelen okuyacağınız en erişilebilir ve kullanışlı şef kitabıdır.

Mutfak sanatları çalışmanız ömür boyu sürecek bir öğrenme yolculuğuna dönüşmelidir. Sektörü ve potansiyelini daha iyi anlamanın yoludur.



5.500 metre kareyi aşan, duvar resim çalışmaları olan Ressam  İsmet XBilen

Sultan Köşesi restaurantdaki konsepte uygun, 5.500 metre kareyi aşan, duvar resim çalışmaları olan İsmet XBilen ressam tarafından restauranta  yapılan duvar resimleri, sosyal, kültürel ve turizme ekonomik faydaların yanı sıra pozitif ruh sağlığına olumlu olarak katkıda bulunuyor. Resimlerle betimlenen, yapılan Osman saray figürü grafiti çalışmalar, sanata ve yaratıcı ifadeye erişilebilirliği sunuyor. Böylelikle, Sultan Köşesi restaurant Mekanına benzersiz, atmosfer kazandırmış.

Kitaplar bizim zenginliğimiz, maneviyatımız ve en değerlerimizdir. Kitaplar olduğu sürece bir geleceğimiz var demekdir.

Bilgilendirici bir derlemenin yanı sıra, kitapla ilgili en iyi şeylerden biride, Recep İncecik’in sadece yiyecekler ve tarifler üzerinde çalışması değil, aynı zamanda Sarayın kültürel açıdan zengin yaşam tarzınıda yansıtmasıdır.

Kısacası, yemek kültürü hakkında daha fazla bilgi edinmek için yemek yapmayı seven herkesin okuması gereken bir kitap.  

yilmazparlar@yahoo.com


2 Temmuz 2021 Cuma

GastroShow Fuar 2021-Yılmaz Parlar

 


Hiperaktif Fuar GastroShow  


Turizm Medya Grubu ve Gastronomi Turizmi Derneği (GTD) ortaklığıyla 28-30 Haziran’da İstanbul Kongre merkezinde gerçekleştirilen Ace of M.İ.C.E Exibition Gastro Show 2021 fuar standlarını ziyaret ederken söyleşide yaptık.



“7 Şehir, 7 Bölge, 7 Ülke” mottosuyla yaklaşık 160 katılımcının fuar standları birbirinden değişik keyifli bilgi donanımlı sonderece hiperaktifdi.

 

Peynir Sektörün Duayen uzmanı üreticisi İlhan Koçulu sektöre ilgisizlikden çok dertli.

 

Geleneksel peynirlerimiz "Anadolu'nun öksüz çocukları" diye başlıyor söze İlhan Koçolu “Gastronomi turizminin, bölgedeki deniz fenerleri.

Bu tanımlamayı eskiden daha çok kullanıyordum. Son 4-5 yılda yerel-geleneksel peynirlere artan bir ilgi var, bundan da çok memnunum. Bu tabiri kullanırken amacım bu peynirlerin ne kamu ne de üreticiler tarafından sahiplenildiğini vurgulamaktı.” 



Yani sahipsizmi sorumuza, Koçulu, “Yerel peynir çeşitlerinin sahipsizliğini vurgulamak için böyle diyorum yani. Özellikle 2004 yılından sonra peynir üretimi için endüstriye üretim için tasarlanmış gıda standartları geleneksel küçük mandıracılara da uygulandığında, birçok peynir imalatçısının üretim izin belgesi alamaması, geleneksel peynirlerin marketlerde satışına izin verilmemesi gibi etkenlere dikkat çekmeyi amaçlıyorum.”




İlerleme varmı ?


“Son yıllarda artan ilgiyle yeni yasal düzenlemeler de yapıldı. Ancak marjinal üretim gibi düzenlemelerin peynir çeşitliliğimizi korumak ve yaşatmak için yeterli olduğunu düşünmüyorum. Bugün artık bu peynirleri sahiplenme süreçlerinin başladığını söyleyebiliriz, ama özgün ve özel peynirlerin lokasyonları, değerlendirilmesi, ekonomik potansiyelinin yanı sıra toplumsal ve kültürel hayattaki rollerine dair çok eksiğimiz var.”


-Coğrafi işaret nasıl bir değer yarattı?


“Kars Kaşarına coğrafi işareti 2015 yılında aldık. Kars ve Ardahan eski kaşar peyniri coğrafi işaret öncesinde %80 gibi yüksek oranlarda eylül-ocak ayları arasında tercih edilen bir peynirdi. Coğrafi işaret ile birlikte mera sütünden gelen farklılığıyla Kars Kaşarının beslenmedeki önemi tüketiciler tarafından daha iyi fark edildi. Üreticiler de mera sütünün elde edildiği mayıs-ağustos arası dönemdeki üretime daha çok önem verdiler. Kars Kaşarı Coğrafi İşareti, Kars ve Ardahan’da üretilen kaşar peynirinin özelliklerini ortaya koydu. Coğrafi işaret hem meralarda otlayan ineklerin verdiği sütün değerini hem de bu sütün sulu haşlama, elle yoğurma, çardaklarda bir aya yakın bekletme gibi geleneksel yöntemlerle işlenmesinin değerini arttırdı.”





- Türkiye’de genel olarak coğrafi işaretlerin denetimi ne şekilde oluyor?


“Üreticilerin örgütlülüğü gibi sorunlar var. Yine de bu süreçte Kars ve Ardahan’da süt üreticileri ve peynir imalatçılarının bu değerlere dair farkındalığı arttı. Bu iki il dışında üretilen ama Kars Kaşarı olarak satılan peynirlere karşı coğrafi işaretin sağladığı kolektif hak kullanılmaya çalışılıyor.”


-Burada Boğatepe Gravyerini görüyorum, bahsedermisiniz.


“Kars Kaşarı coğrafi işaretinin yanı sıra yaptığımız çalışmalar sonucu Boğatepe Gravyeri 2015’te Slow Food Hareketinin Presidia ürünleri arasına alındı. Bu belgeyle uluslararası alanda bu peynirin çok özel bir üretim olduğu tanınmış oldu. Bu tanınırlık Boğatepe Gravyerinin fiyatını yükselttiği gibi köydeki süt üretiminin, meralardaki biyolojik çeşitliliğin ve yaklaşık 150 yıllık bu peynircilik kültürünün köylüler, üreticiler ve tüketiciler tarafından daha iyi tanınmasını sağladı. Bu anlamda coğrafi işaret ya da presidium gibi belgelere sadece markalaşma ve ticari değer arttırma perspektifiyle bakmayı çok eksik bulduğumu, hatta bu süreçlere ciddi zararlar verebileceğini düşündüğümü belirtmek isterim.” 



-Bu belgelerin amacı?


“Bu belgelerin öncelikli amacı yereldeki biyolojik ve kültürel çeşitliliği, ekolojik koşulları ve bu koşulların içinde uzun yıllar içinde şekillenmiş gıda üretim kültürlerini korumak, yaşatmak olarak tanımlanmalıdır. Dolayısıyla yaratılan değer de sadece ekonomik değildir; elbette bu belgeler sütün ve peynirin fiyatını arttırmak, süt üreten çiftçinin, peyniri yoğuran ustanın adilce kazanmasına destek olur. Ama daha da önemlisi yerelde o lezzeti ortaya çıkaran doğal ve toplumsal koşulların korunmasını ve yaşatılmasını sağlar bu belgeler;  ortaya çıkan değer de bu farkındalığın kazanılması, yerel değerlerin sahiplenilmesi, peynirlerin kültürel taşıyıcılar olarak kabul edilmesi, adilce üretiminin devamının için gerekli koşulların sağlanması gibi meseleleri de kapsar.”


-Türkiyede Geleneksel peynir üretimini koruma ? ;


“Türkiye’de küçük mandıralar da büyük oranda endüstriyel süt ve peynir fabrikalarıyla aynı yasal düzenlemelere tabi durumdalar. Örneğin gıda kodeksinin yaptığı gıda güvenliği tanımların bazıları ahşap ekipman, bakır kazan ya da çiğ sütten peynir yapmak gibi süreçleri yasaklayabiliyor. Bu konularda bazı genelgeler ya da yönetmelikler yayınlandı. Ancak bunlar genelde çok sınırlı ya da marjinal üretim olarak tanımlandı, satış yapma hakkı kısıtlandı. Elbette bu adımlar önemlidir, örneğin Anadolu’nun kadim bir geleceği olan hayvan derisinden yapılan tulumlarda peynir üretmenin yasal olmadığı zamanlardan artık belli kriterlerle bu peynirlerin sağlıklı olduğunun ve üretiminin satışının yapılabileceği bir anlamda tanınmış oldu.” 





-Yeterli oldu mu?

“Yine de geleneksel peynir üretiminin korunması için gıda güvenliği ile geleneksel üretim arasındaki ilişkinin daha derinlikli araştırılması ve esneklikler sağlanması gerekmektedir. Peynir üretiminde mandıracılar, peynir ustaları ve bilim insanları arasındaki ilişkiler çok önemlidir. Bu nedenle Türkiye’de son yıllarda girişimler artmakla beraber, kamunun tarım birimlerinde ve üniversitelerin Ziraat, Veterinerlik, Süt Teknolojisi ya da Gıda Mühendisliği gibi bölümlerindeki kadroların süt üreticileri ve peynir imalatçılarıyla yakın ilişkiler kurabildikleri, brilikte düzenli ve sistematik çalışmalar yapabileceği imkanların sağlanması çok önemlidir.”


-Kooperatifleşme konusunda ne diyorsunuz? 


“Bir diğer zorluk coğrafi işaret gibi belgelerin kullanımında da görüldüğü üzere süt üreticisi ve peynir imalatçılarının kooperatif ya da birlik gibi demokratik yapılar üzerinde örgütlenmesinin zayıf olmasıdır. Bu bir yandan üretimin kaydının tutulması, piyasaya sürülen peynirlerin menşelerinin takip edilebilirliği gibi konularda zorluklar yaratıyor. Bir yandan da üreticilerin kendi iradeleri ve kararlarıyla ortak hareket etmeleri zorlaşıyor. Örneğin olgunlaştırma depoları kurarak peynirlerin değerlerini ve lezzetlerini arttırmaları ya da büyük yabancı şirketlere muhtaç olmadan tüm yerel üreticilerin kullanımına açık özgün starter kültür üretmeleri ya da sağlıklı olmasına rağmen mevzuata uymayan konularda ilgili kamu otoritelerine durumu açıklayabilmeleri yerel-geleneksel peynir üretiminin korunması, yaşatılması ve geliştirilmesi için çok önemli olabilir.”


-Dayanışma turizmi uygulamanız ?


“Biz Fransa merkezli kurulan bir dernek olan daha sonra uluslararası bir ağa dönüşen TAMADI Dayanışmacı Seyahat Ağı’nın bir parçasıyız. Son 3 yıldır bu ağın Yönetim Kurulunda yer alıyoruz. 2009 yılında TAMADI bünyesinde başlattığımız dayanışmacı yolculuk teması Boğatepe’de bizim turizme yaklaşımımızı da şekillendirdi diyebilirim. Kısaca anlatmak gerekirse bu seyahatler gezilmek istenen yerde yaşayan insanların kendi örgütlenmelerini önceliklendiriyor ve gezginlerin yerel dernekler gibi örgütlerle işbirlikleri içinde seyahat etmelerini sağlıyor. Gelen misafirlerin programı tamamen dernek tarafından tasarlanıyor, dernekteki köylüler yerellerini en iyi anlatabilecek faaliyetleri programa koyuyor.” 


Hizmeti istenen seviyede yapabiliyormusunuz?


“Gezginler Türkiye’ye geldiklerinde uçak yerine trenle Kars’a ulaşıyorlar. Kars’ta da mümkün olduğunca toplu taşıma araçlarını ya da yerelde yaşayan insanların kullandıkları araçları kullanıyorlar. Örneğin yaylaya traktör üzerinden gidiyorlar. Öte yandan Boğatepe köyünde kalınan 1 hafta kimi zaman 10 günlük zamanda gezginler köylülerin evlerinde kalıyorlar, hem evin gündelik işleyişine yardımcı oluyorlar hem de köydeki hayatı deneyimleme fırsatı buluyorlar. Kaldıkları evde yemek ve konaklama için belirlenen adil ücretleri doğrudan evin kadınına ödüyorlar. Her seyahatin sonunda gezginlerin ödedikleri paraların köylü kadınlar, yerelde yardımcı olan köylüler, ulaşım gibi kalemlere nasıl harcandığını şeffaf olarak raporlaştırıyoruz. Kısacası bizim dayanışmacı turizmden anladığımız gelen misafirlerin tüketmek üzere değil üretime katılmak, paylaşmak üzere geldikleri; kültürel etkileşimin ön planda olduğu, yerelin değerleri ve beklentileriyle gezginlerin arzularının adilce biraraya getirildiği bir turizm anlayışı diyebilirim.”


Gerçekden bravo .Köy hakkında bilgi verirmisiniz?


“Boğatepe (Büyük ve Küçük Boğatepe olmak üzere iki köy olarak) 1980 öncesinde Kars’ın en önemli süt ve peynir üretim merkezlerinden biri olarak çok canlı ve kalabalık bir köydü. 1980 sonrasında bölgenin çok göç vermesinin, Türkiye’nin özellikle doğusunda kırsal alanda yaşanan boşalmanın da etkisiyle insan ve hayvan nüfusunun hızla azaldığı, 2000 yılına gelindiğinde süt ve peynir üretiminin neredeyse durma noktasına geldiği bir köy haline geldi. 2000 yılında köy minibüsünün talihsizce kazasıyla köyde 23 kişi hayatını kaybetti. Bu kaza birçok evin kapanmasına ve kalanların önemli bir kısmının da köyden göçmesine sebep oldu. Ben de o cenazeyle köye geri dönme karar verdim. 2000 yılından itibaren Boğatepe de dahil olmak üzere Kars’ın 10 kadar  köyünde çalışmalar yaptık. 2007 yılında Boğatepe’de kurulan derneğimiz öncesinde yapılan bu çalışmaların temelinde yükselmiştir diyebilirim. Geçen yaklaşık 15 yılda geçimlik bostanlar kurmaktan tıbbi ve aromatik bitkilerin kullanımına, hayvan ve insan sağlığından iletişime, peynir tadımlarından sosyal medya kullanımına birçok konuda eğitim ve atölye çalışmaları yaptık. Bizim öncelikli amacımız köydeki sosyal ve kültürel hayatı yeniden canlandırmak, başta kadınlar olmak üzere köyde yaşayanların aidiyet duygularını geri kazanmalarını sağlamak ve çocuklarına yaşanabilir bir yer bırakmalarına destek olmaktı. Ekonomik gelir yaratmak ikinci hatta üçüncü plandaydı, yaptığımız diğer çalışmaların uzun vadede özellikle de kadınlar için ek bir ekonomik gelir yaratmasını elbette önemsedik ancak asıl önceliğimiz kadınların hali hazırda verdikleri emeklerin görünür olmasını sağlamak ve  kendi yaşamlarını daha sağlıklı ve ekolojik sürdürmelerini sağlarken köydeki kültürel hayatın da zenginleşmesine katkı vermekti. Son birkaç yılda köyde yapılan akademik çalışmalar da bizim kendi derneğimiz içinde yaptığımız sohbetler de köyden göçün durduğunu, hatta birçok ailenin geri dönerek tersine bir göçün yaşandığını, insanların dışardan gelen gezginlerle tanışmaktan çok memnun olduğunu, kadınların söz hakkının ve görünürlüğünün arttığını, rakım yüksek olmasına rağmen köylünün kendi tüketimi için küçük bostanlar ektiğini, köyün arazisindeki zengin bitki çeşitliliğinden, tıbbi ve aromatik bitkilerden başta kendi yaşamlarını iyileştirmek için daha fazla faydalandığını ortaya koyuyor.”


 Zavot ve peynir müzesisin gastronomik turizmdeki katkısı ?


“Ekomüze Zavot yaşayan bir peynir müzesi olmayı hedefledi. Köyde 1900’lerin başında İsviçreliler tarafından inşa edilmiş eski bir mandıranın alt katındaki sabit sergi alanımızın yanı sıra gezici bir sergi oluşturduk. Peynircilik üzerine sözlü tarih araştırması ve Kars Ardahan kırsalındaki yerel peynir çeşitlerini ortaya çıkaran, tarifleri kayıt altına alan ve kimi kaybolmaya yüz tutmuş peynirlerin üretimini canlandırmayı hedefleyen çalışmalar yaptık. Özellikle Kars Kaşarı Coğrafi İşaret süreçlerinde peynir tadım etkinlikleri düzenledik. Tüm bu çalışmalar Kars’ta turizmin gastronomi ayağı için çok önemli bir yer tutan peynircilik kültürüne, bu kültürün tarihine, ekolojik ve toplumsal boyutlarına önemli katkılar yaptı. 2017’den bu yana Kars’a artan turistik ilginin önemli bir parçası ekomüzeyi ziyaret etmek ve yapılan çalışmalar hakkında bilgilenmek oldu. Bundan dolayı çok mutlu ve gururluyuz. Bugün Kars’ın merkezinde de bir peynir müzesi açılmak üzere. Ekomüze Zavot’un peynir müzeciliği ve zengin peynir kültürünün korunarak geleceğe taşınmasında katkı yapmaya devam etmesi için çalışıyoruz.”


Peynir rotası çalışmalarınız?


“Erzurum Atatürk Ünüversitesi- kafkas Ünüversitesi-kars ticaret odası- Boğatepe çevre ve yaşam derneğ anadolu efes desteği ile 

Ardahan ve Karsta  yerel geleneksel peynirlerin üretildiği köyleri kapsayan , turizmi de yeni ve farklı destinasyonlar geliştirerek 

Hem yerel pey çeşitlerini yaşatmak  gende köylerdeki üreticilere Turizim gelirleriyle destek olmak aracıyla yapılan projedir.”


Malatya standında mahalli çalgıcılar yöre müziğini dinletirken ziyaretciler halay çekerek özlem giderdiler. Çok eski yerel yemeklerin lezzeti ustası Zeki saygı’nın tadımlıkları kuyruk oluşturdu. Valilik Halkla İlişkiler İbrahim Kılıç’da tüm ziyaretcilerle ayrı ayrı ilgilendi.


Staras Wedding standında dev led ekranlarda Doğum günü evlilik nişan vs etkinliklerde özel tasarımla birlikde adınız yazılıyor. 


İBB Beltur A.Ş. Dondurma ikramında bulundu Eray Kılıç ve şef Şenol Özbay konuklara bilgiler aktardılar.


İzmir Belediyesinin Alanında her birim kendi üniteleri hakkında bilgiler aktardılar. Ziyaretcilere ikramlarla tanıtımlarını zenginleştirdiler.

Gastronomi Turizm Derneği Başkanı Gürkan Boztepe davet etdikleri Protokolu fuar alanını gezdirdi Bilgiler verdi


yilmazparlar@yahoo.com